Kardeşimin Hikayesi'nden önce başka bir hikaye ile başlamak istiyorum. Can Dündar'ın Elton John konserindeki izlenimlerini anlattığı bir köşe yazısında "Your Song" isimli şarkı için, John Lennon'un hayranlığını dile getirmek adına, Elton John'un önünde diz çökmesinden bahsediliyordu. Şarkı, fakir bir genç tarafından sevgilisi için yazılmış dünyanın en samimi ve en sade hediyesi olması sebebi ile hem John Lennon hem de geniş kitleler tarafından çok sevilmiştir. Ben de bu şarkının en çok Moulin Rouge filmindeki Ewan McGregor yorumunu severim. Öyle içten bir haykırışla söylemiştir ki, Elton John'un naif yorumunun aksine bu isyankar hali kanaatimce daha etkileyici olmuştur. Bernie Taupin tarafından yazılmış olan şarkının sözlerine baktığımızda ise en basit sözlerin, nasıl en etkili sözlere dönüşüverdiği rahatlıkla görülebilir.
My gift is my song
And this one's for you
And you can tell everybody
That this is your song
It maybe quite simple
But now that it's done
Hope you don't mind
I hope you don't mind
That i put down in words
How wonderful life is now you're in the world...
Kardeşimin Hikayesi kitabını bitirdiğimde aklıma bu hikayenin gelmesinin sebebi, gayet sade bir hikayenin güçlü bir kalem ile nasıl etkileyici hale gelebileceğine bir kez daha tanıklık etmiş olmamdır. Bu etkileyicilik abartılı, farklı, sansasyonel olmaktan ziyade sakin, dingin ve derin bir etkileyicilikti. Kitabın konusu, karakterleri, dili, akışı ne kadar yalın ise hissettirdikleri de bu yalınlıkla ters orantılı olarak merak uyandırıcı, heyecanlandırıcı ve sarsıcıydı.
Kitabı elime aldığımda, kapaktaki René Magritte’in “Les Amants” resmini incelerken başlamıştı ilk merakım. Resme bakarak hikayenin içeriği hakkında ipucu elde etmeye çalışırken, acaba birbirini hiç görmeden aşık olanların hikayesi mi, yoksa yasak bir aşk mı anlatıyor diye düşündüm ama hiç tahmin edemeyeceğim eski bir aşk hikayesi ile karşılaştım. Bu eski aşk hikayesiyle birlikte, içinde bulunduğumuz zamandan bir cinayet araştırması eş zamanlı olarak ilerliyor kitapta. Cinayet hakkında haber araştırması yapan ve Y kuşağının tipik bir temsilcisi olan meraklı gazeteci kız ile "Baby Boomer" olarak tabir edilen kuşağın temsilcisi olan kuralcı mühendis Ahmet Bey arasındaki farklı dünya görüşleri ve çekişmeler ile sarmalanmış hikaye bir solukta okunuyor. Her ne kadar Zülfü Livaneli gerçekçilikten hiç sapmıyor olsa da hikayelerinin içerisinde doğaüstü, mistik, ürpertici bir hava hissediliyor. Tam da bu sebeple, tıpkı Serenad'ın finalinde olduğu gibi bu kitabın sonunda da tüylerim diken diken oldu.
Kardeşimin Hikayesi'ni tek bir cümle ile özetlemek gerekirse "Sade giriş, sakin gelişme, sarsıcı sonuç."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder